SABRİ’NİN HİKAYESİ ( 2. Bölüm )

Standard

Birinci bölümde bahsettiğim şekilde bir rehberlik aldıktan sonra çalışmamıza başladığımızda, Rana Hn’ın baba sisteminden birşey taşıdığını farkettik . Burada enteresan bir şekilde konu Sabri isimleri üzerinden ilerledi. Rana Hn’ın kendinden önce doğup 3 yaşındayken ölen abisi Sabri’ydi ve aynı isim kendisine verilmişti. Baba sisteminden üst kuşaktan bir dedenin adı da Sabri’ydi.

Sabri Dede’nin babası savaş döneminde Arnavutluk’taki ilk eşi vefat ettikten sonra ilk göç ettiği Yunanistan’da evlenip çocuk sahibi olmuş, daha sonra onları terk ederek Bulgaristan’a göç etmişti. Bulgaristan’da tekrar evlenip çocuk sahibi olmuş, sonra onları da terk ederek Türkiye’ye göç etmişti. Sabri Dede böyle bir babanın Türkiye’de doğan ilk çocuğuydu. Sabri Dede’nin sisteminden gelen ağır etkileri içeren detaylı bir çalışma yaptık.

Çalışmadan bir gün sonra: ” Merhaba Eylül hanım , Dünkü çalışmada dedemin şeker hastalığı ve benim gece kalkıp yemem üzerine çözülmeler olmuştu. Dün gece ilk defa gece kalkıp tatlı yemedim .  “

Kendisine verdiğim cevapta, normalde bu kadar hızlı bir gelişme beklemediğimi ama güzel bir gelişme olduğunu, bunun sadece o güne has bir durum olup olmadığını anlamak için bir süre daha gözlemleyip bilgi vermesini rica ettim.

2 HAFTA SONRA: ” Yıllardır her gece uyanıp tatlı, çikolata yerdim. Bağlar Çalışması’ndan sonraki geceden bu yana hiç kalkıp tatlı yemedim.

8 AY SONRA: ( Vakanın yazım aşamasında sorduğumda )

” …. Hala geceleri kalkıp tatlı yemiyorum. Takıntılı düşüncelerim çok azaldı.

NOTLAR:

1-Bu çalışmada gördüğünüz gibi, biz aslında Rana Hn’ın yıllardır kalkıp geceleri tatlı, çikolatalı ürünler yediğini bilmiyorduk. Hayatının ilk 5 yılında adının Sabri Can olduğunu ve annesinin kendisine hala bu isimle hitap ettiğini de bilmiyorduk. Dolayısıyla bu konu başlığını seçerek bir araya gelmemiştik ancak sistem öylesine eş-zamanlılıklar yarattı ki, aslında bize ” siz bu konu için bir araya gelmediniz ama Sabri’ye dikkat edin ” dedi. Aldığımız sonuca göre yorum yaparsak; Rana hn şeker hastası değildi fakat her gece tatlıya saldırması ile Sabri Dede’nin şeker hastalığının sebepleri arasında bir bağlantı vardı .

SABRİ

2-Bağlar Çalışması’ndan sonra farkettim ki bizim bahçedeki kedi Sabri ile Rana Hn fiziksel olarak da benziyorlardı. İkisi de sarışın, aynı tonlarda yeşil gözlere sahipti. Kedi Sabri, diğer sokak kedilerine göre daha narin , güzel bir hayvandı ve havalar ilk soğuk yaptığında hastalanıp aksırıp tıksırmaya ve nefes almakta zorlanmaya başlayınca ona bir klube yapıp içine polar mont serdim. Neyse ki özel bakımla kendini toparladı. Bu vakayı yazarken notlarda görüp hatırladım ki Rana Hn da astım nedeniyle nefes alma problemi yaşayıp sprey kullanıyordu.

3- Rana Hn ile bir seans daha çalıştık. Orada konu başlığı farklı olup Sabri ile ilgisi olmadığı için muhtemelen burada yer almayacak. Bu vakanın yazılma nedeni; bazen seçtiğimiz konular dışında konular çıkabileceği ve eş-zamanlılık konusuna farklı bir örnek teşkil etmesiydi.

Vakayı yazmama izin verdiği ve taslak metinleri hızlı onayladığı için Rana Hn’a tekrar teşekkür ederim.🙏

Sevgilerimle,

Eylül Erdoğan

SABRİ’NİN HİKAYESİ ( 1. Bölüm )

Standard

İsmine Rana diyeceğim danışanım 40 yaşlarında, evlenmiş-boşanmış, 1 çocuğu olan ve çalışan bir kadındı. Kendisi ile temmuz 2021’de yaptığımız online ön-görüşme öncesinde doldurduğu formda çalışmaya geliş sebebiniz bölümüne ” Değersizlik duygusu; sevmeyi bilmiyorum ve bu insan ilişkilerimi etkiliyor ” yazmıştı.

Değersizlik duygusu: Son yıllarda daha çok farkında olsa da aslında çocukluktan beri yaşadığı bir duygu olduğunu, ailede herhangi bir karar alınırken kendisine fikrinin hiç sorulmadığını belirtti. İkili ilişkilerde her ilgi gösterene karşılık verme ve daha sonra olmadığında sürekli o kişiyi düşünerek saplantı haline getirme ve bu durumdan zorlukla kurtulabildiğini ekledi.

Sevmeyi bilmeme konusu: İlişkilerde herhangi bir şeyi sorun olarak görmediğini ama insanların kusurlu yanlarını görerek onları sürekli düzeltmeye çalıştığını söyledi.

Online ön-görüşmelerde tüm hayatını ilgilendiren çok fazla soru sorduğum için bütün detaylara burada yer vermiyorum. Bazı önemli detaylar:

-küçükken ortaokul dönemine kadar çok sık fiziksel şiddet yaşadığını, şu anda ise annesinin sözleriyle dövdüğünü, küçüklükten beri tartışmalı bir iletişimlerinin olduğu

-köken ailede kendisinden önce doğup çocukken ölen bir abisi olduğu

-eşinden boşanma aşaması dahil fiziksel şiddet yaşadığı

-anne ve baba tarafında farklı ülkelerden göç hikayeleri olduğu

-çocukluğundan bu yana takıntı bozukluğu olduğunu ( titizlik , temizlik ve bazı şeyleri defalarca kontrol etme ) ama psikiyatristin OKB boyutunda olmadığını belirttiği

– geçmişinde anksiyete bozukluğu nedeniyle ilaç tedavisi uygulandığı

Kendime aldığım özel notlarda:

  1. İlk seansta eklenti çalış ( ön-görüşmede öğrendiğim bazı detaylar nedeniyle )
  2. Bağlar Çalışması’na uyan çok konu başlığı var. Yazın yüz yüze yapmaya başlayacağımız ilk çalışmaya katılabilir
  3. Küçükken ailede, evlendiğinde ise eşlerden fiziksel şiddet olduğu için ilerde beden terapi ağırlıklı bakmak gerekebilir yazmışım.

BAĞLAR ÇALIŞMASI: 2021 Ağustos başında yaptığımız yüz yüze Bağlar Çalışması’nda sıra Rana Hn’a geldiğinde ben kendisiyle konuşmaya başlamadan önce bir anda bahçeye 1 ay önce gelen minik kediyi hatırladım ” Aa, bugün gelmemiş. Bir önceki Bağlar’dan bir-iki gün önce yaklaşık 2 aylık minicik bir kedi gelmişti. Annesi tarafından terkedilmiş veya annesini kaybetmişti…hem çok küçüktü hem de o kadar sesli ağlıyordu ki bahçede aradık ama saklandığı için bulamadık. Adını da Sabri koymuştum…aslında bir hikayesi var Sabri’nin. ” dediğim anda Rana Hn şaşkın şaşkın bana bakarak ” Sabri benim adım dedi.

-Nasıl yani ? ( benim yüzüm ondan daha şaşkın oldu çünkü benim üniversiteden tanıdığım bir arkadaşımın çocukluk arkadaşıydı ve adı Rana olarak geçiyordu .)

-Adım Sabri benim

Sessizlik …. ( mavi ekran 😀 )

– Senin adın Rana değil miydi ?

– Bana önce Sabri Can ismi koyulmuş. Ben ilkokula başlayacağım zaman değiştirmişler. Benden önce doğup ölen abimin canı bende yaşasın diye annem bana hala Sabri Can der.

Asistanlar bu eş-zamanlılık karşısında şok vaziyette izliyorlardı. Normalde Bağlar Çalışmalarında konuşma yasağı vardır. Sadece çalışma öncesinde konu başlığıyla ilgili konuşuruz ve ben de üst üste yapacağımız çalışmaları yetiştirmek için arada hiç geyik muhabbetine girmeden direkt konuya girerim.

Ancak sıra Rana’ya geldiğinde aniden kalkıp balkondan bahçeye bakıp üstüne Sabri’nin hikayesini anlatmam ilginçti. Aslında bu bir çeşit rehberlikti. Eğer kediden bahsetmesem, Rana’nın hayatını bu kadar etkilemiş olan bu durumdan haberdar olmayacaktım.

NOT: Sabri’nin küçüklük hallerinden bir foto sağda. Şimdi kocaman delikanlı oldu. Vaka fotosu ise gizlilik kuralları gereği her zaman temsili resimlerden seçiliyor ve vakanın ilk taslak metni yazılıp danışan onayından geçtikten sonra ekleniyor.

( Devam edecek….. )

Sevgilerimle,

Eylül Erdoğan

BİR BABA-KIZ HİKAYESİ ( 1.Bölüm )

Standard

Father and daughter sitting on a rocky beach and talking

Suna Hanım ile 2019 yılının başlarında ilk defa bir araya geldiğimizde doldurduğu form üzerindeki çalışmaya geliş sebebiniz bölümüne ” Yeme bozukluğu, endişe ve huzursuz ruh hali; öfke; aşırı anaçlık ” konularını yazmıştı.

Otuzlu yaşlarının başlarında, evli, çocuklu ve iş hayatına ara vermiş ama eskiden yoğun çalışma hayatı olan bir kadındı.

Şu anda seans notlarıma bakarken hatırladığım üzere, seansa geliş şekliyle bende biraz eklenti şüphesi yaratmıştı çünkü seans saatine 1,5 saat erken gelip bir kafede oturup beklemesine rağmen yanlış apartmanın zilini ısrarla çalarak ” Zile basıyorum açmıyorsunuz ” diyerek aramıştı.

Birden fazla konu başlığı olduğu için ön görüşme sırasında iki gruba ayırarak öncelikle yeme bozukluğu hakkında konuştuk. Doktor teşhisli olmayan bir tıkınırcasına yeme sendromu olduğunu düşünüyordu. Yaklaşık 10-11 yıldır bu sorunu yaşıyordu. Çalıştığı dönemde işi eve uzak ve stresli olduğu için eve gelir gelmez, dolapta o anda ne varsa tabağa bile koymadan hepsini hızlıca yiyordu.

S57 yıldır da Tip 1 diyabeti vardı. Bu hastalığa bağlı olarak hipoglisemi anlarında zaten yemeğe saldırdığını ve bunun hastalığıyla ilgili olduğunu ekledi. Son 7 yıldır da hipoglisemi anlarında tıkınırcasına yemeğe saldırdığını belirtti. Gündüz olursa açlık hissetmeden tıkınırcasına yiyordu. Gece kalktığında ise hipoglisemi sebepli olduğundan yoğun açlık hissederek yiyordu.

2.Konu başlığı: Öfke, gerginlik ve endişe olarak seçti. Bunun kendini bildi bileli var olduğunu, küçüklüğünden beri hep öfkeli olduğunu söyledikten sonra, ilk defa gelen herkese sorduğum klasik sorularımı içeren uzun ön-görüşmemize geçtik.

Anne-babası onun ergenlik döneminde ayrılmışlardı. Onun öncesinde ise annesinin ilgisiz bir anne olduğundan, küçükken bir dönem annesinden ziyade babasıyla daha iyi anlaştığından bahsetti. Annesinin yemek, temizlik gibi işleri asla yapmadığından, anne gibi davranmadığından; babasının her zaman dışarda olduğundan , sorumsuzluğundan ve eve maddi-manevi katkısı olmadığından bahsetti.

S4Anlaşmalı boşanmanın ardından babasının eve maddi destek vermediğini; boşanma sırasında annesinin kendisini istemeyerek babasına verdiğini ve diğer iki küçük kardeşini yanına alarak kendi ailesinin yanına taşındığını ekledi. 15-16 yaşlarında iken babasıyla geçirdiği o 1 yıl boyunca aslında kendi kendine bakmak zorunda kalmıştı çünkü babası işi gereği sabah 4-5 gibi eve geliyordu. Bu sebeple babasını haftada 1 kere görebiliyordu. Hala o dönemlerden kalma yalnızlık ve karanlık korkusu taşıdığını ekledi.

Şu anda ise son 4-5 yıldır babasıyla aynı semtte oturmalarına rağmen hiç görüşmüyor; annesiyle de dönem dönem görüşmeyerek mesafeli bir ilişki yürütüyordu.

Diğer sorularımın yanıtını da aldıktan sonra ilk defa gelen herkese yaptığım üzere eklenti temizliği ile başladık. Bu sırada kendisi de 2 tane eklenti algılayınca seansımızı eklenti temizliği formatında ilerlettik.

1.EKLENTİ:

5 Yaşından beri kendisinde olan , bir taciz anında kendisine çektiği 6 gezinen enerjiydi.

Etkileri: Her an başıma birşey gelebilir korkusu, insanlar bana zarar verebilir korkusu ve bu korku sebebiyle insanlardan kaçma ve bir ortamda insanlarla baş başa kalmak istememesine sebep olmuşlardı. Hatta doktora bile gitse, doktorla teke tek kalmak istememesine, doktor kadın bile olsa kendisine yaklaşmasını istememesine yol açmışlardı. Eşi ve çocuğu hariç herkesle fiziksel temastan kaçınmasına, sarılmaktan asla hoşlanmamasına sebep olmuşlardı. Ayrıca sol el bileğinde zaman zaman ağrılara, diz kapaklarında sağda daha yoğun olmak üzere ağrılar yaratmışlardı.Yalnız kalmaktan korkmasına, daha öfkeli olmasına ve sol el dirseğinde nadiren sızlama, ısı ve titreşime sebep olmuşlardı.

S6

Bu bölümde 5 yaşındayken gerçekleşen taciz anısına beden terapi ağırlıklı çalıştık. Bu bölümde çalışırken arka planda annesinin onu ve ihtiyaçlarını görmemesi, ilgilenmemesi sebebiyle öfkeli olduğunu farketti. Annesi o sırada küçük olan kardeşiyle ilgilendiği için kızıp sokağa çıktığı bir anda bu taciz olayını yaşıyor ve annesi kızar diye ona söyleyemiyordu.

 

2.EKLENTİ:

Anneye öfkesine giriş yaptığımız bölümde konuşurken 5 ve 8 yaşları arasında annesine öfke ile toplam 12 gezinen enerji çektiğini farketti.

Etkileri: Kimseyle yakın ve samimi ilişkiler kuramama, ilişkilerini mesafeli ve yüzeysel tutma eğilimi vermişlerdi. Birinin kendisini gerçekten sevebileceğine inanmamasına; eşinin birgün çekip gidebileceğini düşünerek korkmasına sebep olmuşlardı. Ayrıca takıntılı düşüncelere ( mesela bir arkadaşı başka bir arkadaşıyla buluşunca, bunun gerçek olmadığını bilmesine rağmen kafasında sanki kendisini görmek istemiyor, artık kendisini sevmiyor gibi düşünceler oluşmasına ) yol açmışlardı. İnsanların negatif bir davranışları olduğunda herşeyi üzerine alınıp kişisel algılamasına ve gereksiz alınganlıklar göstermesine yol açmışlardı.

Bu eklenti grubunu da alanından gönderdikten sonra seansı burada noktaladık.

Kendime aldığım özel notlarda:

-2 Tane var dedi ama toplam 18 gezinen enerji gönderdik. Hala eklentisinin çıkabileceğini düşünüyorum. İlerde tekrar bakılmalı.

S7-8 Yaş kilit nokta. O döneme detaylı bakılmalı.

-Hem anneden hem babadan alamadığı için yoğun öfke var. Her iki ebeveyn odaklı ve BAĞLAR ÇALIŞMASI ağırlıklı ilerlenmeli.

-Tip 1 diyabet ve tıkınırcasına yeme konularının genetik olmadığını ve sadece kendisinde olduğunu belirtti. Yaptığımız çalışmaların bu alanlara extra faydası olup olmadığının etkisi gözlemlenerek ilerlenmeli.

-Kendisinde olan uyku sorunu çocuğunda da var. Bu bölüme gerekirse anne üzerinden Bağlar ile bakmalı. Regresyonda ise öncelikle eklenti ve sonra 0-6 yaş+ boşanma dönemine mutlaka çalışılmalı .

 

12

1.GÜN:

Merhaba Eylül Hanım,
Terapiden çıkıp eve geldikten sonra değişik bir ruh halim oldu, bir an durgundum, sonra aniden gerginleştim, sonra ortada bişey yokken durup durup gözlerim doldu,duygusallaştım.Yorgundum, oğlum uyuyunca hemen ben de yattım.
Gece çok kez uyandım, bir kez karabasanlı kabus gördüm, bikaç kez rüyamda bileklerim görünmez bi kelepçeyle bağlıydı, bikaç kez karnımda yoğun bir ışık, vardı görünmez bi kelepçe var gibiydi açmaya çalıştım. Bir rüyamda da soner adında bir adam eşiniz olduğunu ve sizi rahat bırakmam gerektiğimi söyledi, sizin vaktinizi aldığım, sizi uğraştırdığım için benden rahatsız olduğunu hissettim. Bu arada şu an hatırlayamadığım başka karışık rüyalar da gördüm. Sabah uyandığımda şekerim yüksekti ve dünkü hafif olan gribal hastalığım artmıştı. Terapiyle ilgisi var mı bilmiyorum çünkü dün de biraz rahatsızdım. Bugün de doktora gidip gelmek hariç evde dinlendim.

genel olarak ruh halim ise size gelerek kendim için çok doğru bi adım attığım yönünde. bir haftayı nasıl tamamlayacağımı, tamir fazını nasıl geçireceğimi merakla bekliyorum. önümüzdeki hafta tekrar yazacağım size.   

7.GÜN:

” Merhaba Eylül Hanım,

İlk günkü durumumu yazmıştım. İkinci gece de karışık kabuslar gördüm, tek hatırladığım el parmaklarımı birinin çektiği ve hissettiğim acı. Ertesi gün de saatlerce ağrı hissettim parmaklarımda. Bu arada gribal hastalığım baya arttı sonraki günlerde. Terapiyle ilgisi var mı bilmiyorum ama tüm haftayı hasta, yorgun, geceleri de hatırlayamadığım karışık rüyalarla geçirdim. Eşime de oğluma da gereksiz yere gerildiğim, öfkelendiğim oldu.
Temizlik çalışmasını geceleri kendim, oğlum ve evim için yapıyorum.
Bu terapiye devam etmeyi en başta kendi iç huzurum, sonra oğlum ve eşime huzur veren biri olmak için istiyorum. Bana çok iyi gelecek çalışmalarımız, bunu hissediyorum.
Teşekkürler.
7.GÜN: İLK SEANS NOTLARINA EK BİLGİ

” Eylül Hanım merhaba,
Seans öncesi konuşmamızda neden size geldiğimle alakalı bir konuyu belirtmeyi unuttuğumu fark ettim.

Benim için önemli bir konu olduğu için buradan yazmak istediğim, ilerleyen seanslarda üzerinde çalışmak üzere formuma eklerseniz çok mutlu olurum.
Yıllardır eşimle maddi olarak bir kısır döngü içindeyiz, gelirimiz artsa da sürekli bir borç ödeme halindeyiz ama borç içinde olacak bir yaşantımız yok, pahalı kıyafetler, masraflı tatiller, yada lüks hobiler gibi gereksiz bir harcamamız olmamasına rağmen, gelirimiz ile orantısız bir maddi sıkıntı çekiyoruz. Bu arada eşimin işleri gayet yolunda. Sıkıntı iş olmaması yada gelir düşüklüğü değil.
Diğer konu ise yine kısmen maddi konularla bağlantılı benim işim hakkında. 2012’de özel sektörden ayrıldım ve evden çalışmaya başladım. Herşey gayet güzel gitti, bir süre çok iyi para kazandım sonra aniden durdu tüm siparişler. Bir ay 5 bin tl sipariş alırken diğer ay 250 TL’lik sipariş aldım gibi bir durum oldu. Ve sonrasında çözmek için satış arttırmak için yeni ürünler kampanyalar ne denediysem işe yaramadı. Aynı döngüyü 2016’daki yeni işimde de yaşadım. Bu durumda beni maddi açıdan ayrı manevi olarak başarısızlık hissi ile ayrı yıprattı.
Bu konuları da çalışma konularıma eklerseniz sevinirim. “
************************************************************************************
Bu yazışmalar sürerken, ilk seanstan 1 ay sonra yapılacak olan Bağlar Çalışması için sözleştik. İlk Bağlar Çalışması’ndan tam 1 ay sonra da bir Bağlar Çalışması’na daha katıldı.
Ş11
NOTLAR:
1-İlk gün geri-bildirimde yazdığı rüya bölümünde bahsedilen Soner konusuyla ilgili yorumum: Bizde büyük değişim yaratacak birşeyler yapacağımız zaman, bir parçamız bu konuda direnç gösterir. Bu ” Soner ” , danışanın konfor alanından çıkmak istemeyen parçası olabileceği gibi, bana geldiği zaman gönderileceğini bilen ve gelmesini engellemeye çalışan eklentisi de olabilir.
Bu tip durumlarda tavsiyem; daha da üstüne gitmeniz gerektiği yönünde.
2- İkinci bölüm, Bağlar Çalışması ile devam edecek. Diğer yorumlarımı ikinci bölüm sonuna ekleyeceğim.
Sevgilerimle,
Eylül Erdoğan

TIKINIRCASINA YEME BOZUKLUĞU ( BINGE EATING DISORDER )

Standard

Young Pretty Woman Sitting Exhausted At Work

Bu vakada ismine Deniz Hn diyeceğim danışanım finans sektöründe çalışan, 40’lı yaşlarda, evli ve üniversite çağında bir çocuğu olan bir kadın. Kendisi ile daha önce seminerime katılmış olan bir arkadaşı aracılığı ile temasa geçtik . Farklı şehirlerde yaşadığımız için öncelikle regresyon terapisine uygun olup olmadığını tespit etmeye çalıştık.

 

kg1Deniz Hn’ın benimle çalışmak istediği sorunu, stres altındayken daha da yoğunlaşan kontrolsüzce yeme isteğiydi. Bu sebeple son bir sene içerisinde yaklaşık 10 kg almıştı.  Bu konularla bağlantılı olarak geçen sene bir psikiyatriste gitmişti ve kendisine panik atak ile tıkınırcasına yeme sendromu*  icin iki farklı ilaç verilmişti.

 

Randevu aşamasında kişilere daha önce psikoloğa veya psikiyatriste gidip gitmediklerini, herhangi bir ilaç kullanıp kullanmadıklarını mutlaka soruyorum. Eğer SIKÇA SORULAN SORULAR bölümünü okuduysanız, psikiyatriste gitmeyi gerektiren vakalarla veya ağır psikosomatik ilaç kullanan kişilerle asla çalışma yapılmadığını biliyorsunuzdur. Bu sebeple, henüz randevu vermeden önce Deniz Hn’dan da kullandığı ilaçların isimlerini ve dozlarını alarak ne kadar süredir kullandığını sordum. Kullandığı ilaçlar ağır ilaçlar değildi ama yine de bu ilaçları bir senedir kullanıyor olmasının bizim seansımızı yani transa geçişini etkileyip etkilemeyeceğini bir nöro-psikiyatrist ile teyit ettikten sonra kendisine randevu verdim.

kg2

Bir araya geldiğimizde doldurduğu formda, çalışmaya geliş sebebi bölümüne üç konu yazmıştı:

-kontrolsüzce yeme isteği

-insanlara hayır diyememe

-sevilme ihtiyacı

 

Bu üç konu birbirinden farklı konular gibi görünse de aslında hepsi bağımlılık teması altında incelenebilecek konulardı. Dolayısı ile sadece çalışma konuları bile bana danışan hakkında fikir vermesine rağmen tabiki usul gereği detaylı bir öngörüşme yaptık. Bu öngörüşme sırasında ergenlik döneminde iken anne ve babasını birer yıl arayla kaybettiğini öğrendim. Aile sisteminde bakılması gereken konuları not ettim. Ayrıca evliliğinde yaşadığı ve kısmen geçmişte kalan sorunlarını ve bu sorunların çocuğunu nasıl etkilediği gibi durumları da ilerdeki çalışmalar için not ettim.

Hemen sonrasında seansımıza geçtik ve seans konumuz olarak ” kontrol edilemeyen sürekli yeme dürtüsü” nü seçtik. Bununla bağlantılı olan sorunun kaynağına baktığımızda  Deniz Hn bana Türkiye’de geçen bir geçmiş hayat hikayesi anlatmaya başladı. Geçiş yaptığı ilk sahne, o geçmiş hayatın sonlandığı yani o yaşamındaki öldüğü andı. ( Not: Bu durum, seans deneyimi olmayan kişileri hiç korkutmasın. Aşağıda yer alan NOTLAR bölümünde daha detaylı açıklıyorum. )

 

kg7Bu geçmiş hayatı baştan sona keşfettiğimizde iki çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olduğunu ve bir kız çocuğu olduğunu gördü. Başka bir sahnede 6 yaşında olduğunu ve erkek kardeşinin henüz bebek olduğunu, anne-babası erkek kardeşini severken kendisinin kenarda onları kıskançlıkla izlediğini, üzüldüğünü ve terk-edilmiş gibi hissettiğini söyledi. Ayrıca anne-babaya öfke duyduğunu ” beni sevmiyorlar galiba, ben olmasam daha iyi ” şeklinde iç geçirdiğini söyledi.

Bu düşünceler tüm hayatına damgasını vuruyordu ve ebeveynlerinden alamadığı sevgiyi sağlayacak başka bir kaynak arayışıyla yirmili yaşlarına geldiğinde bir gence aşık oluyordu.

 

kg823 yaşında olduğunu söylediği sahnede aşık olduğu gençten bahsederken o esnada bedeninde karnına yayılan bir sıcaklık algıladı. Sol kolunda sıcaklık oluştuğunu ve aşkın heyecanından midesinde bir ağırlık hissettiğini söyledi. ” Çok seviyorum, çok mutluyum ama karşı taraf aynı duyguda değil, o bana aynı değeri vermiyor” dedi. O esnada ağzında kuruluk da hissetti.

Aşkına aynı karşılığı vermeyen bir sevgilisi olduğu için müthiş bir hayal kırıklığı duyuyordu ama ” Üzüntü verse de vazgeçemiyorum. Yeter ki yanımda olsun, değer vermese de razıyım. ” diyordu.

Sevgilisiyle buluştukları başka bir sahnede yine kendisini çok değersiz hissettiği bir an vardı. Sevgilisi ” gereksiz konuşuyorsun ” gibi bir ifade ile bakıyor ve sonra çekip gidiyordu. Çamurlara bata çıka arkasından koşmaya çalışırken yetişemeyeceğini anlayıp durduğunda göğsünün sıkıştığını ve kendini ifade edemediği için boğuluyormuş gibi hissettiğini söyledi. Bu ana çaresizlik, büyük bir üzüntü ve terk edilmişlik duyguları eşlik ediyordu ve içinden” neden hep böyle oluyor, sanki kimse beni istemiyor ” diyordu.

 

2124 yaşına geldiğinde kendini o gençle evlenirken gördü. Düğün sırasında mutlu değildi ve ” evet” deme konusunda tereddütlüydü. “Vazgeçemediğim için evleniyorum ama aslında yanlış yaptığımı biliyorum. İnsanlar toplandı artık, evlenmem gerekiyor. ” dedi. Düğün sahnesinde anne-babası çok silikti. Ayrıca erkek kardeşinin de düğünde olmadığını algıladı. Kardeşinin neden orada olmadığını sorduğumda ise ” Kavgalıyız, konuşmuyoruz. Sevgilimle evlenmemi istememiş. ” dedi.

Eşiyle maddi durumlarının çok iyi olmadığını, nikah sonrası yemeğe gitmeden önce akrabalarından ödünç aldıkları gelin arabasını teslim ettikleri için gelinliğini çıkararak normal bir kıyafet giydiğini, sonra da  taksiye binerek yemeğe çıktıklarını söyledi. Yemek yemek için gittikleri restaurantta gelinlikli birini görünce çok üzüldüğünü ve arabayı teslim etmek zorunda kaldıkları akrabalarına çok kızdığını belirtti.

 

kg9Düğünden bir sene sonra 25 yaşında olduğu bir sahnede hamileydi. Evde yalnız olduğunu, kocasını beklediğini ve üzüntülü olduğunu belirtti. Kocasından ayrılamayacağı için kendini mutlu edecek başka birşey aradığını, o yüzden çocuk yaptığını ekledi.

Kocasını bekleyiş süreci uzayınca başına birşey gelebileceğini düşünerek evham yaptığını ve 8-9 aylık hamile olmasına rağmen kocasına bakmak için geceleyin dışarı çıktığını söyledi. Kocasının bir arabayla geldiğini üst geçitten görünce kocasına yakalanmamak için koşarak eve döndüğü ama kocasıyla aynı anda eve gelince ona yakalandığı bir sahne vardı. Kocası onu çok boğduğunu söylüyor ve direkt olarak yukarı çıkıyordu. Evde hiç konuşma olmadan direkt uyuduklarını söyledi. Bu sahnede, evlilik yaptığı için yoğun bir pişmanlık duygusuyla beraber bir daha kocasını aramaması ve merak etmemesi gerektiğini düşünüyordu.

 

kg10Bir sonraki sahnede yine 25 yaşındaydı fakat bu sefer kendini farklı bir yerde algıladı. Tarif ettiği yer bir hastaneye benziyordu ve odada yalnızdı. Çocuğunu doğurduktan sonraki süre içinde ruhsal sağlığının bozulduğunu ve ailesinin çocuğuna bakmak için çocuğu ondan aldıklarını algıladı. Bu sahnede koğuş gibi bir odada, kendini tek başına yere çökmüş, ileri-geri sallanırken gördü ama” birşey düşünmüyorum” dedi. Üzerindeki hastane kıyafetini tarif ederken o sırada hafiften başı ağrımaya ve ayak parmakları da uyuşmaya başladı.

Boşluk dışında birşey hissetmediğini söylediği bu sahnede içeriye eşinin girdiğini ama onu tanıyamadığını belirtti. Onu tanıyamayınca eşinin kendisini tutup bayağı sarstığını ve o sırada sendeleyip yere düşerken başını karyolanın kenarlarında bulunan sivri metal bir yere çarptığını söyledi. Bu bölümü anlatırken kollarından ellerine doğru soğuk bir akış ve ayak bileklerinde karıncalanma hissetti. Daha sonra bilincini kaybettiğini ve başından akan kanlar kollarından süzüldüğü için kollarından aşağıya doğru akış hissettiğini söyledi. Kocası onu o şekilde bırakıp kaçıyordu. Odaya birileri gelip kendisini kaldırmaya çalıştığında zaten ölmüş olduğunu , ölüm sebebini ise başını metale çarpma olarak belirtti. Bu bölümü anlatırken de bedeninde yoğun duyarlılıklar hissetti.

 

kg12Ruhsal rahatsızlık sebebiyle hastane bölümünü keşfetmemiz biraz zorlayıcı oldu. O yüzden ruhsal boyuta geçtiğimiz zaman kendisi ile o dönemi daha rahat keşfettik. Ruhsal boyuttayken , hastalığının aslında hastane öncesi dönemden çok öncelere dayandığını, şizofreni benzeri bir rahatsızlığı olduğunu ve geç farkedildiğini söyledi.Kardeşinin, sevgilisiyle evlenmesine karşı olduğu için aslında haklı olduğunu ama hastalığı sebebiyle birçok şeyi yanlış algıladığı gibi kardeşini de yanlış algıladığını ve ona hayatı boyunca ters davrandığını farketti.

Rehberiyle bir araya geldiği sahnede hastalık potansiyelini doğuştan getirdiğini, bunun bağımlık teması için hizmet ettiğini, o yaşamda başarması gereken şeyin sevgiyi hissetmek olduğunu algıladı. Sevginin dokunmak ya da bir şeye sahip olmak demek olmadığını ve sevginin gösterilmeden de hissedebileceğini öğrenmesi gerektiğini söyledi.

Bu geçmiş yaşam izlerini ( not: Bunu ister bir geçmiş yaşam olarak düşünebilirsiniz-geçmiş yaşamlara inanmıyorsanız bilinçaltından çıkan bir hikaye olarak da düşünebilirsiniz ) tamamıyla dönüştürdük. Şimdiki hayatına ilişkin olarak rehberi Derya Hn’a ” sevildiğini hisset ” dedi.

Şu anki hayatı ile olan benzerliklere baktığımızda arada birçok bağlantı vardı. Bu hayatında da kardeşi doğunca benzer duygular hissettiğini, o doğduğu zaman yine ebeveynleri tarafından sevilmediğini düşündüğünü, eşiyle olan evililiğini yaptıktan sonra benzer şekilde değersizlik duyguları yaşadığını ve çocuğu olunca bu sevgisini çocuğuna yönlendirdiğini ; bu yaşamında da kardeşiyle arasının mesafeli olduğunu belirtti. Görünüşe göre benzerlikler açısından müthiş bir kurgu vardı ve bu hayatındaki eşi ile anlattığı geçmiş yaşamdaki eşi de aynıydı.

 

Şifa bölümünden sonra seansımızı sonlandırdık.

 

GERİ-BİLDİRİMLER:

Deniz Hn ile seanstan bir gün sonra konuştuğumuzda : ” Eylül hanım, ilk gün uykulu bir haldeydim. Sabah uyanamadım ve bu, gün boyu sürdü. Beynim boş gibiydi. Zihnim susmuştu sanki ,vücudumda bir hafiflik hissi vardı , ağırlıklarımdan kurtulmuştum sanki. Gün boyu yeme isteğim normaldi, aklıma bile gelmedi, garip bir şekilde huzurluyum.” dedi.

kg13
Bir hafta sonra haberleştiğimizde  ” Merhaba Eylül hanım. Gayet iyiyim, farklı bir durum yok. Sakinim , iyi uyuyorum, çabuk öfkelenmiyorum, herşeyi takmiyorum, relaks halindeyim. Bu duruma kendim bile şaşıyorum. Bir-iki stresli durum oldu, yemeğe saldırmadım, bu da güzel bir gelişme. Sonuç olarak gayet huzurlu bir hafta geçirdim.” şeklinde bilgi verdi .

 

 

kg419 gün sonra emailleştiğimizde: ” Merhaba Eylül hanım. Gayet iyiyim. Yine yemek yeme isteği duyuyorum ama bu sefer kontrollüyüm, kendimi kaybetmiyorum, istediğim yerde durabiliyorum. Sakinim, sadece geceleri uzun ve karışık rüyalar görüyorum ve ertesi gün kesinlikle hatırlayamıyorum. Hatırlamaya çalışmak beni yoruyor. Zaten cok yoğun çalıştığım için beynim biraz yorgun. Bu cumartesi doktora gideceğim, ilaçları bırakmak için konuşacağız bakalım. Teşekkürler. İyi akşamlar.” yazdı.

Bir ay sonra haberleştiğimizde: ” İyi aksamlar Eylül hanım. Evet , doktora göründüm. Aşamalı olarak 3 aylık bir süre içinde ilaçları bırakacağız. Onun haricinde iyiyim. Rüyalar da azaldı.” dedi.

NOTLAR:

1-İlk seansımızdan bu yana yaklaşık 40 gün geçti. Deniz Hn, bu süre içerisinde herhangi bir atak yaşamadı ve doktor kontrolünde ilaçları bırakma evresine girdi. Fakat bu durum, bizim çalışmamız açısından tek seansın tamamıyla yeterli olduğu anlamına gelmiyor. Başka vaka örneklerinde de belirttiğim gibi, bağımlı kişiliklerde en az 2-3 seans çalışmak gerekiyor. Hele ki kilo gibi bir konu, mutlaka uzun vadeli çalışılması gereken bir konu. O yüzden , lütfen bu vakayı tek seanslık bir konu gibi algılamayınız.

Bir seansta ciddi gelişme elde edilebildi fakat danışanı tetikleyebilecek birkaç faktöre daha bakmak gerekiyor. Buradaki danışanım açısından yorum yapmak gerekirse, sonraki aşamada mutlaka şimdiki hayat regresyonu yapmamız gerekiyor. O yüzden çalışmaya devam edeceğiz.

2-Bu vakadaki danışanım Deniz Hn, seans sırasında bedeninde yoğun duyarlılıklar hissetti. Bu duyarlılıklar çoğunlukla seanslarda rastladığımız birşeydir ve birkaç açıdan önemlidir:

a) Yaşanan bedensel duyarlılıklar, o geçmiş hayatta yaşanan travmaların bedenimizde kayıtlı izleri olduğunu ve seans sırasında bu izlerin açığa çıktığını gösterir. Bedensel duyarlılıkların yoğun olması ise o geçmiş hayatın kişi üzerinde oldukça etkili olduğunu gösterir. Bedendeki duyarlılıkları seans sonuna doğru şifalandırmamız bu yüzden çok önemlidir. Regresyon Terapisi’nin gerçekten düzgün eğitim almış, deneyimli kişilerce yapılması da bu yüzden çok önemlidir. Aksi takdirde, tabir-i caizse uyuyan devi uyandırmış olursunuz. Ben bu sebeple, ekinde CD bulunan regresyon terapisi kitaplarını da çok doğru bulmuyorum. Dinlediğiniz o CD, sizin direkt olarak travmatik bir olayın yaşandığı sahneye geçiş yapmanızı sağlayabilir. Kendi kendinize terapistlik yapıp yönlendiremeyeceğinize göre boş yere bir travmayı açığa çıkarmış yani uyuyan devi uyandırmış olursunuz. Eğer üzerinde dönüştürme veya şifalandırma yapılmayacaksa, herhangi bir geçmiş yaşamı keşfetmenin anlamı ve mantığı yoktur. Biz seanslarda insanlara yaşamlar arasında magazin turu attırmıyoruz, keşfettiğimiz o yaşamlardaki travmatik anları ve o travmatik anların şu andaki yaşamınızı nasıl etkilediği bölümünü dönüştürmeye çalışıyoruz. Yani amacımız her zaman şu andaki mevcut yaşamımıza hizmet etmek.

b) Seans sonunda danışan ” tüm bu hikayeyi uydurmuş olsam bile bedenimdeki bu duyarlılıkları uydurmuş olamam” diye düşündüğü için çoğunlukla bedensel duyarlılıklar danışanın yaşadıklarını anlamasını ve bağlantı kurmasını kolaylaştırdığı için bize hizmet eder.

c) Seans içerisinde açığa çıkan bedensel duyarlılıklar seans bittiği zaman geçer. Bu yönde herhangi bir korkunuz olmasın.:) ( Sıkça sorulan sorular bölümünde anlatılan TAMİR FAZI döneminde yaşanan semptomlar, bu kapsamda değildir )

3-TIKINIRCASINA YEME BOZUKLUĞU: DSM V’te ” BINGE-EATING DISORDER ” ismiyle geçen bir çeşit yeme bozukluğudur. Tanı koymak ve atak sayısı takip etmek benim işim olmadığı için o bölümle ilgili detaya girmiyorum. Burada önemli olan şu ki, tanı koyan da, ilaç veren de, ilacı kesmeye karar veren de herzaman danışanın doktorudur. Ben bu sürece asla zarar vermeyecek şekilde duruma müdahil oluyorum.

4- Vakada danışanın daha ilk sahnesinde, o geçmiş hayatta öldüğü sahneden giriş yaptığını yazmıştım. Bu bizim sıklıkla karşılaştığımız ve gayet normal bir durumdur. Hayatında daha önce seans deneyimi olmayan kişileri ürkütebileceğini düşünerek bu notu ekliyorum. Bugüne kadar hiçbir seansta öldükten sonra yuvaya ( ışık, Allah katı, öbür taraf vb isimlerle anılan yer ) geçişi kötü bir deneyim gibi anlatan birine rastlamadım. Tam tersi o anı müthiş bir hafifleme, rahatlama ve huzur şeklinde ifade ederler. Bu durum kişinin inancından da bağımsızdır. Ateist olduğunu söyleyen kişilerle de çalıştım, dini inancı çok kuvvetli olup düzenli dini sohbetleri takip eden kişilerle de çalıştım. Hepsi seans içerisinde ruhsal boyutu algıladı.

O anın aslında hiç de korkutucu olmadığını görmek kişilerdeki ölüm korkusunun azalmasına da hizmet ediyor. Ayrıca sadece bu bedenden ibaret olmadığımızı anlamak da kişilerin bu hayattaki hal ve davranışlarını olumlu yönde etkiliyor.

 

Sevgilerimle…