ÇOCUK DANIŞAN VAKASI: GECE TERÖRÜ 2. Bölüm

Standard

GT4

Bu vakanın 1. bölümünü şu şekilde bitirmiştim:

Artık annesi bana uyku durumunu bildirmeyi bıraktı. Herhangi bir sorun çıkarsa haberleşeceğiz. Mart ayında hem Mert ile başka bir konuda, hem de annesiyle kendisiyle alakalı  bir konuda çalışacağız.”

İlk seansta Mert ile çalışma yapmak için sadece 1 saatim vardı. Ama o çalışmanın sonuna doğru Mert’in baş bölgesinde ayrı bir enerji algılayıp , bu durum Mert tarafından da teyit edilince mart ayında Mert’i tekrar görmek istemiştim çünkü orada algıladığı söz konusu enerji herşey olabilirdi:

a)Fiziksel bir sorun olup belki taramalarda çıkmayınca gözden kaçmış olabilirdi. ( Ki Mert’e randevu vermeden evvel Mert , olabilecek her türlü ihtimal üzerine konusunda uzman hatta Türkiye’nin en iyi profesör doktorları tarafından epilepsi dahil her türlü tıbbi kontrolden geçirilmişti. )

b)Başka türlü bir eklenti olabilirdi.

c) Bir geçmiş hayat izi olabilirdi.

d) Bu hayatında oluşmuş herhangi bir travma izi olabilirdi.

Gece terörü konusuyla ilgisi olsun olmasın, seansın sonunda kendini gösterdiğine göre benim için önemliydi ve o yüzden 1 ay sonra daha geniş bir vakit ayırararak orada ne olduğuna bakmak istemiştim.

Annesini ise BAĞLAR ÇALIŞMASI’na davet ederek oğlu ile olan bu soruna anne üzerinden bakmak ve çocuğu olumsuz etkileyen başka herhangi bir etki olup olmadığını görmek istemiştim.

İlk seansın ardından işler yolunda gidince ve Mert uyumaya başlayınca artık anne ile hergün email almayacak şekilde, sadece sorun olursa haberleşelim şeklinde anlaştık.

Nitekim seansın üzerinden 16-17 gün geçtikten sonra annesi tekrar yazmaya başladı.

M28 Mart 2016: “Eylul hanim merhaba
Son yazismamizin ardindan yasanan her gecenin ilk bir saatinde aniden uyanip yatagindan telasla kalkiyor . Dün gece korktum dedi.
Bu gece yatagim cok kalabalik olacak, cok sey var dedi ama o cok olan sey ne soyleyemedi .
Uyanmasindan bir kac saniye once ben o tiz sesi duymaya devam ediyorum 😦

Benim cevabım: ” Merhaba…..  .Hn.  Siz yazmayinca ben sadece 1 gün öylesine kalkıp geri yattı sandım. Bir sonraki seansa kadar yine hergün yazarsanız iyi olur. Her gece kalktığında yaptıklarını ve söylediklerini aynı gün yazarsanız unutmamış oluruz. Bu arada siz de Bağlar Çalışması’na gelin, bir de orda bakalım. Böyle bir vakayla daha önce karşılaşmadığım için açıkçası şu aşamada sizi rahatlatacak başka birşey diyemiyorum……..”

NOT: Üstteki yazışma sırasında ben Mersin’deydim ve yine Mert’le ilgili günlük rapor almaya başlamıştım. Bir taraftan da anne ile aşağıdaki şekilde bir planlama yaptık:

19 Mart: BAĞLAR ÇALIŞMASI’na annenin katılımı gerçekleşecek

20 Mart: Anne, Mert ve teyzesi için üst üste konulmuş 3 seans yapılacaktı ( uzak bir yerden geldikleri için hepsini özellikle aynı güne planladık )

M115 Mart 2016:Merhaba Eylul hanim
Son yazismamizin ardindan Mert ilk bir saatte uyansa bile bir sorun yasamadan tekrar uyudu .
Pazar gecesi arkadas gelsin buraya diyerek uyandi ama arkadas kim soylemedi .
Dun gece ise yine uyku bozukluğuna benzeyen bir durum yasadi .
Aniden yataktan firlayarak mutfaga dogru babasini iterek benim yanima geldi sarildi .
Yine kalbi cok hizli atiyordu ve bakislari tuhafti .
Hicbir soruma yanit vermedi .
Yatagina goturdum uyudu.
Onceki surece gore cok daha iyi ve dingin geceler geciriyoruz .benim eskiden atak geçirirken duydugum cinlama sesi bir haftadir yok.
Bu arada baglar calismasina geliyorum .
Sevgiler.

15 Mart 2016:Bu arada Mert geçen seansta gordugu ve cizdigi varlik hakkinda konustu biraz benimle : Hic korkmadim korkulacak ne var ki. Ben sadece arıdan, yilandan bir de hata yapmaktan korkuyorum dedi .
O fransiz seni neden secmis acaba milyarlarca insan arasindan dedigimde ise cok sacma bir sey bu sordugun . Ben seni neden sectiysem milyarlarca insan arasindan o da ondan secmistir dedi 🙂

19 Mart 2016:

Annenin de katıldığı bir grup çalışması yaptık. Çalışmanın etkisini görebilmek için ertesi gün olan bireysel seansları erteleme kararı aldık. Bağlar Çalışması’nı yaptığımız gün Taksim’de İstiklal Caddesi’nde bombanın patladığı gündü. Bu olaylar da kararımızda etkili oldu.

BAĞLAR ÇALIŞMASI’NDA ORTAYA ÇIKAN DURUMLAR:

M3Annenin Bulgaristan’da kalan atalarıyla kopuk olması, Mert’in bu atalara yakınlık duyması: Çalışmada ortaya çıkan şey Bulgaristan’da toplu bir mezar gibi üst üste gömülmüş ölülerin olduğu ve üst üste olmalarının anneyi rahatsız ettiği..( O esnada annenin temsilcisi üst üste duran ölüleri özenle tek tek çekerek simetrik bir şekilde yan yana dizdi. Ve bu esnada şaşkınlıkla izleyen anne ” bizim ailede bütün kadınlarda temizlik, düzen ve simetri hastalığı var ” dedi..

Temizlik ve düzen takıntısının Mert’te de olduğu bilgisini çalışmadan sonra öğrendim. Ayrıca Mert’in ” Bu gece yatağım kalabalık olacak ” sözü benim için biraz anlam kazanmaya başladı.

26 Mart 2016: ( BAĞLAR ÇALIŞMASI’ndan 7 gün sonra )

Eylul hanim merhaba ;
7 gun dolsun istedim 🙂
Mert artik odasinda ve mışıl mışıl uyuyor ( NOT: Atak geçirdiği dönemde annesiyle beraber uyumaya başlamıştı )
Sanirim bitti .
Ancak tekrarlamamasi  icin farkettiginiz o baş bölgesindeki enerji konusu da halledilebilirse  daha da rahatlayacagiz .
Hata yapmaktan korkan aşırı ahlakci ve fazlasiyla analizci bir cocugun günümüz dunyasinda ne kadar mutsuz oldugunu görüyor ve gelecekte hicbir zaman toplum normlariyla uyum saglayamayacagini kendimden biliyorum.
Bu nedenle sizinle devam etmek istiyorum .
Nisan ayi icin uygun bir tarih kararlastirmayi umuyorum
Sevgiler.
Hersey icin tesekkurler...”

A teenage boy sleeping26 Mart’ta benim cevabım: ” Merhaba … hn

Madem Bağlar çalışmasından sonra deliksiz uyuyor,  Mert icin acele etmeyelim. Benim farkettiğim şey uykusundan bağımsız bir konu da olabilir.

Biraz daha bekleyip tekrar haberleşelim. Ancak ihtiyaç olursa Mert’i tekrar alırım. Şu anda hersey yolunda ise biraz daha beklemek daha iyi.

Bu hafta da uyku konusunda haberleselim.

27 Mart 2016: ” Eylul hanim merhaba ;
Mert dun gece yine panik icinde kalkip hizli hareketlerle yurumeye basladi ve beni gorunce ilginc bakislarla gulmeye basladi.
Bir sey olmadi oylesine uyandim diye sinirlenip ayaklarini yere vurdu ki biz bir sey oldu falan demedik .
Bir sure sonra babasina yataktan kalktigimi hatirliyorum sonrasi kopuk
Guldugumu sinirlendigimi hatirlamiyorum demis .
Ruya gibi bisey oldu ama hatirlamiyorum diyor .  “

İlk seanstan sonra Mert’in akşamları atak yaşamasının geçmesine rağmen, BAĞLAR ÇALIŞMASI’nın hemen öncesinde tekrar uyanmaya başlaması üzerine 2.seans tarihimizi kararlaştırdık:

İlk seanstan 42 gün sonra, 2 Nisan’da  Mert’le 2. seeansımızı yaptık.

M5.gif

İKİNCİ SEANS:

Mert’le ilk seansta tanıştıktan sonra karşımda daha küçük bir çocuk beklerken yaşına göre bayağı olgun, zeki ve herşeyi rahatlıkla konuşabildiğim bir delikanlı görünce bu sefer işi riske etmeyip ona bir yetişkin seansı kadar süre ayırdım ve süre elverdiğince birkaç konuya birden bakmak istedim:

İlk Konu: Mert’in sınıfında çok hoşlanmadığı bir arkadaşı vardı ve ilk seansa geldiğinde de ondan rahatsız olduğundan bahsetmişti. O yüzden ilk etapta bu konu üzerine biraz sohbet ettik. Kendisini neden bu kadar rahatsız ettiğini merak ettiğim için biraz detaya da girdik. O esnada anladım ki Mert’i asıl rahatsız eden şey “-miş gibi yapmak ” , yani bu arkadaşından hoşlanmadığı halde onunla sohbet etmek zorunda kalmak ve onu seviyormuş gibi davranmaktı.

M6Bu konuşma sırasında ben karşımda bir yetişkin değil de bir çocuğun oturduğunu bilerek her cümlemi dikkatlice kurmaya çalışırken, Mert o anda öyle kelimeler ve cümleler kullandı ki bu durum beni çok etkiledi. Bugüne kadar sözüm ona çok şey bildiğini sanan bazı yetişkinlere bile anlatmakta zorlandığımız bir konuyu cümle içerisinde kuran bir çocuk oturuyordu karşımda…bana aynalamadan ( psikolojide projeksiyon olarak geçen konudan ) bahsetmeye başladı. Okuldaki  rahatsız olduğu, ismine Hakan diyeceğim bu arkadaşının aslında kendisinde de olabilecek bazı özellikleri yansıtıyor olabileceğinden bahsetti. Ama yine de Hakan ne yapsa ona batıyordu.

Karşımdaki çocuk bu kadar açık ve konuları kavrayışı bu kadar kolay olunca ben de kendisine Hakan ile ilgili birkaç olası şey söyledim. Hakan’ın bazı  davranışlarının ardında yatabilecek bir ihtimalden bahsetmek üzereydim ki Mert hemen onaylayarak atıldı ve söylediğim ihtimali ispatlarcasına örnekler verdi. O andan itibaren Mert’in Hakan’a bakış açısı yavaş yavaş esnemeye başladı…” hiç bu açıdan düşünmemiştim ” dediği an konuyu kapatıp asıl bakmak istediğim şeye yani başındaki kalıntı enerjiye geçtik.

İkinci Konu: Tekrar bir enerji temizliği ile başladık. Ve temizlik baş bölgesine geldiğinde yine aynı yerde, bir önceki seansta hissettiği şekilde bir zonklama oldu, ” başım ağrıyor ” dedi.

Karşımda leb demeden leblebiyi anlayan bir çocuk olunca kinesiyolojiden bol bol faydalandığım bir seans oldu. Böylelikle oradaki enerjinin de bir çeşit eklenti olduğunu kısa sürede anladık.

M7Aldığımız bilgilere göre; bu enerji 2-3 ay önce Mert aşağıda ( evleri 2 katlı ) ders çalışırken yukarıdaki katta babası ile sohbet eden ve şaşkınlıkla karışık ” Bu çocuk çok çabuk öğreniyor ” diyen annesinin istemeden kendisine gönderdiği nazar enerjisinden başka birşey değildi. Mert bu söz üzerine nazar enerjisinin gelip kafasına yerleştiğini ve o günden sonra kendisini olumsuz anlamda etkilediğini, uyku terörü konusunda da olumsuz etkileri olduğunu hatta ders çalışmasını bile etkilediğini söyledi.

Hatırladığına göre annesi o gün onu ders çalıştırmıştı ve Mert konuyu çok hızlı kavrayınca anne bu durumdan çok etkilenip kendi oğluna nazar değdirmişti. ( anne,  sayısal dersler konusunda ileri düzey bilgisi olan bir anne olarak oğlunun o yaşta o konuyu anlamasına şaşırdıysa işin boyutunu düşünün  )

Bu bölümü bitirmeye yakın Mert’te hafif sıkılma belirtileri olarak ayak sallama hareketleri görünce kısa bir mola verme gereği duydum. O arada Mert 2. defa tuvalete gitti. Normalde bu kadar sık gitmediğini de ekledi.

O 5 dakikalık molada Mert’e isterse çalışmayı orada noktalayabileceğimi çünkü asıl bakmak istediğim şeye baktığımı, ama çok uzaktan geldikleri için ve kendisinin ailesiyle uzun bir süre gelmesine gerek kalmaması adına 1 konuya daha bakmakta fayda olduğunu eğer sıkılmadıysa ona da bakabileceğimizi söyledim. Mert de bu önerimi kabul etti.

M9

Üçüncü Konu: Bu sene boyunca ağırlıklı olarak üstün zekalı çocuklarla çalıştığım için bazılarında sıklıkla gözlemlediğim bir konuya bakmak istedim. Sorularımı bu yönde sormaya başladığımda Mert bana tıkır tıkır herşeyi akıcı bir şekilde anlattı. Bu yaşamdan taşıdığı bir olumsuz etki olarak ” İnsanlara biraz ilginç geliyorum. O yüzden çok bulaşmıyorlar. Arkadaşlıklarda çok seçiciyim. ” dedi.

Bu etkileri hızlıca dönüştürüp şifalandırdıktan sonra seansı noktaladık. Sonra da Mert’i almaları için dışarıda bir cafede oturan anne-babasını aradım ve Mert’i yolcu ettim.

12

 

Seanstan 1 Gün Sonra:Merhaba Eylul hanim ;
Mert gayet iyi uyudu .
Ben de biraz tedirgin de olsa beklemeden uyudum 🙂
Gun icinde gayet iyiydi herhangi bir farklilik hissetmedigini soyledi .”

Mert’te yorgunluk, uyku hali gibi tamir fazı semptomları olup olmadığını sordum.

Seanstan 2 Gün Sonra:Mert  gayet iyi 🙂
Seansin ustune sinemaya gidip 3saatlik filmi izleyip gelince de gece 1:30’a kadar uyumayip bizi uyuttu:)
Normalde uykusuna hic dayanamazdi .
Pazar gununu de keyifli gecirdi
Normal uyku saatinde de uyudu 🙂
Sevgiler.”

M10Mert’le seans yaptığım gün anneyle de çalıştığım için onunla şu şekilde konuşmuştuk: Bu sorun yaşanmaya başladığından beri anne ve baba hergün Mert’in odasının olduğu kattaki başka bir odada ışık açık vaziyette Mert’in kalkmasını bekliyorlarmış. O yüzden de Mert her uyandığında o lambaya doğru yürüyormuş. Yani ilk seansın ardından ataklar geçse bile Mert’in bir süre sonra yine uyanmaya devam etmesinin sebebini, yatarken anne-babasının yan odada onun kalkmasını bekleyeceklerini bilerek uyumasının olabileceğini düşündük. Bu yüzden anne de 2. seanstan sonraki ilk hafta Mert’i gözlemlemek için ışığı kapatarak beklemeye başladı..Ondan sonra ise artık beklemeyi kestikleri bir an geldi.

Seanstan 5 Gün Sonra: Hala ışık açıp bekleyip beklemediklerini sordum ve ışığı kapalı tutmaları konusunu hatırlattım.

6. Gün Gelen Cevap: ” :)) Beklemiyoruz . Konu kapandi 🙂  Sevgiler …

8. Gün: Hic uyanmadi Eylul hanim ;
Gayet keyifli bir hafta gecirdi .
Hakan ile iliskisi duzelmis ona karsi sevgi dolu hissettim kendimi bu hafta dedi .
Ve şunu ekledi, calisma disinda Eylul hanimin kurdugu cumleler etkili oldu dedi.
Sinavlari var ama daha rahat benim farkettigim kadariyla .
Bilincaltimin urettigi ne cok sey varmis diyor bazen cok orali olmamaya calisiyoruz :)))  (NOT:  Seans içeriği konusunu sürekli açıp Mert’e hatırlatmamalarını tavsiye etmiştim )
Babasini size mutlaka gonderecek 🙂
Hic vazgecmedi israrindan 🙂
Cok tesekkurler vesile olduklariniz paha bicilemez
Sevgiler ..  

M1115. Gün:”Eylul hanim merhaba ;
Kusura bakmayin cok yogun bir hafta sonuydu hemen yazamadim.
Son yazismamizdan bugune hersey yolunda .
Mert’te farkettigim en onemli degisiklik daha sakin, daha az elestiriyor sistemi ve insanlari:)
Bendeki ofke durumu da azaldi .”

Bu vakayı yayınladığımda seansın üzerinden 24 gün geçmişti. Mert’in gece terörü diye anılan sorununun artık şifalandığını düşünüyorum ve olası bir sorun olursa annesinin bana bilgi vereceğini biliyorum.

Ş11

NOTLAR:

1-ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUKLAR: Bu sene çalıştığım çocukların neredeyse %90’ı üstün zekalı çocuklardı. Bu yüzden bu konuda bir dönem bayağı bir araştırma yaptım. Hatta bu çocuklardan bazılarını okullarında ziyaret edip öğretmenleriyle görüştüm. Yaptıkları resimleri inceledim. Bu araştırmalar sırasında  onlara üstün zekalı demekten ziyade özel yetenekli ( gifted or talented ) denmesi aklıma daha çok yattı çünkü onların bu durumu bir çeşit üstünlük değil, bir çeşit farklılık.

Bu araştırmalar ve gözlemler sırasında küçükken yaşadığım, hatta bazılarını hala yaşadığım sorunların onlarda da olduğunu görmem açıkçası bana da iyi geldi. Sanki bu, dünyanın başka bir ucunda bir hemşehrine rastlamak gibiydi. O yüzden onlarla yetişkinlerden çok daha kolay iletişim kurduğumu ve daha iyi anlaştığımı söyleyebilirim. Eğer birgün bir branş seçmek zorunda kalırsam, ben seve seve üstün zekalı çocuklarla çalışmayı tercih ederim. Ama şu da bir gerçek ki onlara yapabileceğim en büyük iyilik aslında kendilerinden ziyade ebeveynleriyle çalışmaya devam etmek çünkü çoğu zaman sorun sanıldığı gibi çocuklarda değil, onların bu farklılıklarını anlayamayan ebeveynlerde veya öğretmenlerinde oluyor.

Bu durumu size en kolay şöyle tarif edebilirim: Henüz tuşlu cep telefonu kullanmayı yeni öğrenen bireylerin arasındaki birkaç kişiye son model dokunmatik cep telefonu veriyorsunuz ve o kişiden o telefonu kendi kendine etkin kullanmasını bekliyorsunuz. Benim ” özel yetenekli çocuklar” için düşüncem bu…ne eğitim sistemimiz ne de ebeveynlerin çoğu bu çocukların hassas sinir sistemlerini ve özel yeteneklerini algılayabilecek durumda değil. Mesela:

a)Siz onların gözünün içine baka baka belki yalan söyleyerek durumunuzu kurtarabileceğinizi sanıyorsunuz, ama bu çocuklar alan okuyabiliyorlar. Sizin yalan söylediğinizi anlamakla kalmayıp size olan güvenini kaybetmesine de yol açıyorsunuz.

b) Siz bu çocukların asla yemedikleri bir şeyi çaktırmadan çorbasının içine karıştırıp ona yuttururum diyorsunuz ama bilmiyorsunuz ki bu çocuklar o çorbanın içine hangi baharattan ne oranda koyduğunuzdan tutun, çorbanın içinde hangi marka süt kullandığınızı bile algılayabiliyorlar.

c) Siz konuşmanıza sevimlilik katmak için kurduğunuz cümleye  ” Ayşeciğim, Aşkım, Canım, Cicim ”  diye başlıyorsunuz ama bu çocuklar sizin kendi içinizde aslında ne kadar sevgisiz olduğunuzu 50 metre uzaktan bile algılayabiliyorlar ve sizin algılayamayacağınız boyuttaki şeyleri konuşmaya gerek bile duymuyorlar.

d) Siz belki çocuğunuzun kalabalıklardan hoşlanmadığını düşünüyorsunuz ama bu çocuklar belki de sadece bazı insanların enerjilerinden hoşlanmadıkları için o anda o ortamdan uzaklaşıyorlar…ya da sadece belli türde seslerden-gürültülerden rahatsız oluyorlar.

e) Siz belki çocuğunuzun gözünün bozuk olduğunu sanıyorsunuzdur ama belki de sadece çocuğunuz aura görüyordur veya farklı boyutları algılıyordur.

…. vs  ….vs…..vs….

2-Benim çalıştığım çocuklar, anne-babaları gayet bilinçli, eğitimli olup çocuklarını özel eğitim veren okullara göndermiş olan ebeveynlerin şanslı çocuklarıydı. Lakin, hepsi bu kadar şanslı olmuyor. Böyle çocuklara sahip ebeveynlerin bazı arayışlarla oluşturdukları grupları takip ettiğim kadarıyla, özel yetenekli olup da durumu anlaşılmamış, ne yapacağını bilmeyen ebeveynlerin ellerinde tabiri caizse telef olmuş, farklı olduğu için sistemin dışına itilmiş çok çocuk var. Ve malesef onlara ihtiyaç duydukları eğitimi verebilecek kapasitede okul ve öğretmen sayısı da yok denecek kadar az. O yüzden devletin bu konuda tamamen burslu ve gerekirse yatılı çok sayıda okullar yapması ve bu çocukları eğitecek kapasitede eğitimcileri ÖZENLE seçmesi gerektiğini düşünüyorum yoksa bir nesil heba olacak. Onlar sanıldığı gibi hiç de az sayıda değiller…her geçen gün artan sayıda gelen, belki Tanrı’nın önden yol açmaları için gönderdiği bir ön sürüm gibiler. Hepsinin içinde parlatılırlarsa ışıldayacak farklı yetenekler gizli .

EBEVEYNLERİ İÇİN KÖTÜ HABER: bu çocuklar ..xbs, ygs..ogs..dms..kpss tarzı bilumum sınavlara girmek için tasarlanmamışlar. Bilakis, bu tarz sınavlarda ortalama zekada bir çocuktan daha başarısız bile olabiliyorlar.

3-Bazen bu çocuklar için çok büyük bir değişim yaratamaz ve mevcut koşullarını değiştiremeyebilirsiniz. Ama biliniz ki bazen bir konuda yalnız olmadığınızı ve sizin gibi insanlar olduğunu bilmek bile bir şifadır ve insana o anda kendini daha iyi ve normal hissettirir.

Örneğin; ilçesindeki tek farklı çocuk olmak belki o çocuk için dünyanın en kötü şeyiyken, o çocuğun bir yaz kampında kendisi ile aynı dili (mecazi ) konuşan çocukların bulunduğu bir yere koyduğunuzda o çocuk artık görür ve bilir ki bu dünyada kendisi gibi insanlar da var ve yalnız değil…Sadece bu bile böyle bir çocuğun yeteneğini kaybetmek yerine topluma geri kazandırabilir.

Yalnız olmadığınızı bilme konusuna kendimden örnek vereyim; geçen sene ismine “misophonia” denilen bir rahatsızlığı ( bana göre hastalık değil sadece sinir sisteminin aşırı duyarlılığı ve tıbben çözümü olmayan bir konu) varlığından haberdar olduğumda hatta Mersin’de benimle aynı şekilde sese karşı aşırı duyarlı bir insanın-bir opera sanatçısının varolduğunu öğrendiğimde çok mutlu olmuştum çünkü artık tek değildim:)  Eğer bir müzisyenseniz, beste yapıyorsanız, veya orkestra şefiyseniz sese aşırı duyarlılık belki işinize yarar ama benim gibi sürekli seyahat eden, farklı sosyal çevrelerde bulunan ve bu seyahatlerde mecburen toplu taşıma araçları kullanan biriyseniz, yol boyunca duyduğunuz cep telefonu mesaj sesleri bile sizin için akıl almaz bir işkence aracına dönüşebilir. Bunda yalnız olmadığınızı bilmek ise kısmen bir rahatlama getirir.

 

Sevgilerimle,

Eylül Erdoğan

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s