KİLO SORUNU (1. Bölüm )

Standard

kg3İsmine İrem diyeceğim danışanım 40’lı yaşlarda, geçmişte başından çok kısa süreli bir evlilik geçmiş ve şu anda ailesiyla yaşayan bir devlet memuru. Kendisi ile mart 2015’te çalışmaya başladık ve şu ana kadar 2 seans çalıştık. 3. seansını ise bu hafta gerçekleştireceğiz.

İrem Hn’ın doldurduğu formda çalışmak istediği konu kilo sorunu olarak görünüyordu. Ama ön-görüşmemiz sırasında aldığım detaylara baktığımda sadece şimdiki hayat regresyonu yapılabilecek konuları bile en az 2-3 seans sürecek gibi görünüyordu. Bu hayatındaki travmaları ve verdiği tepkileri de not aldığımda yoğun bağımlılık temasına eşlik eden gizli kalmış kurban mod ve asi ruh temaları da farketmiştim.

Bu yazıda ilk seansımızı özet geçeceğim için şimdiki hayatına ilişkin detaylara ikinci yazımda yer vereceğim.

İlk seansımızda danışanın seçtiği konuyla bağlantılı çalışmak istedim. Yani kilo sorunu ile bağlantılı olan bir ana baktık. İrem Hn hem kolaylıkla bedensel duyarlılıkları hissetti, hem de bir geçmiş hayat sahnesine geçiş yapabildi.

a

İlk sahnede kendini 3-4 yaşlarında, kıvırcık saçlı bir kız çocuğu olarak tarif etmişti. İlerleyen sahnede verdiği detaylar sebebiyle ( annesinin onu görmemesi, duymaması, yazın herkes ince giyinmişken onun üstünde kışlık kıyafetler olması) sebebiyle ailesini bırakıp ışığa geçememiş bir ruh olarak arada kaldığını farkettik.

Bir sonraki komutumda İrem Hn benzer temaya sahip olan başka bir geçmiş hayata sıçradı. Belli ki ruhu aynı deneyimi birçok yaşamında tekrarlamıştı.

 

cBaştan sonra aynı hayatı keşfetmemiz gerektiği için bu 2. geçiş yaptığı hayatı baştan sona keşfettik. 1,5 yaşında sonlanan kısa bir hayattı. Geçiş yaptığı ilk sahnede kendini 1,5 yaşında bir erkek çocuğu olarak beşiğinde yatarken algıladı. Çok hasta ve yüksek ateşli olduğu için sürekli ağladığını söyledi. Yemen’de yaşayan fakir bir ailenin ilk çocuğuydu ve annesinin çaresiz bakışları altında ağlamaktan morarırcasına bir hal alıp sonunda ölüyordu. Bu yaşamında da eklenti olarak kalmıştı ve annesinden ayrılmak istemediği için ışığa geçmemişti. Yaklaşık 1 yıl kadar arada kaldıktan sonra (araf )  ışığa zorlukla geçiş yapıyordu.

 

Ruhsal boyuta geçtiğinde ülkede o dönemde salgın olduğunu ve kızamıktan öldüğünü algıladı. Ruhsal planı gereği hastalıktan öleceğini biliyordu ama gitmek istemiyordu. Hayata ve Tanrı’ya kızgındı. “Neden ben?” diyordu.

Rehberiyle bir araya geldiği sahnede, rehberine sormasını istedim:” Bu çocuğun neyi öğrenmesi gerekiyormuş?” . Rehberi ” Zamanı geldiğinde bazı şeyleri bırakabilmeyi, bırakıp gidebilme cesaretini gösterebilmeyi ” şeklinde cevap verdi.

Bu hayatında da aynı sınavı verdiğini, herşeye çok bağlı olduğunu ve en ufak birşeyini bile kaybedince çılgına döndüğünü söyledi.

O sırada rehberi ona ” Bunu anlaman için sana çok yardım ettim.” dedi.

mRuhsal boyutta anne-babasıyla bir araya geldiği sahnede yoğun katarsis yaşadı. Babası ona ” Senden sonra çocuğumuz olmadı. Seni özlüyorduk oğlum” dedi ve ” Bundan sonraki yaşamında mutlu ol ” diye ekledi.

Burada danışanın bağımlı yapısı yine devreye girdi ve ” Onları seviyorum. Başka bir yaşamda onların yine annem-babam olmalarını istiyorum. ” dedi. Bu bölümde kendisine çok kısaca ruhlar arasında asla ayrılık olmadığından ve sistemden bahsettim.

Rehberi ise ” Öyle olması gerekiyordu, senin suçun değildi. Hastalık vardı ve senin ayrılman gerekiyordu. ” dedi.

İlerleyen aşamada bu hayatı tamamıyla dönüştürdükten sonra rehberiyle tekrar bir araya geldiği sahnede rehberi ona şimdiki hayatına ilişkin şu tavsiyede bulundu: ” Öfkelerinden kurtul. Affedemediklerini affedip özgürleştir, bırak gitsinler. Yüklerinden arın. ” dedi.

 

kBağlantılar: 

1-” O öfkeli halim bu hayatta da vardı. Ölmemek için direnme gücü, gerçekleri kabul etmeme ve inat etme bu hayatta da var.”

2-” O zaman hastalıktan ölmüşüm. Bu hayatımda sağlığıma aşırı derecede dikkat ediyorum ve ölüm korkum var. Hatta bu hayatımda 12 yaşımda çok tehlikeli bir hastalık geçirdim ve 3 ay boyunca ağır ateşle yattım. Doktor benim direncime hayran kalmıştı. ”

3-” Anneme ve babama olan bağımlılığım şimdiki hayatta da var. ”

4-“Bırakamama sorunu var. Ayrıca herşeyi istifliyorum. Oradaki çocuğun ailesi fakirdi..belki de ondan kilo’yu tutuyor olabilirim.”

O geçmiş hayatında, bu hayatından tanıdığın insanlar var mı diye sorduğumda ise : “O geçmiş hayatımdaki annem, bu hayattaki annemin arkadaşı Yasemin Teyze’ydi. Yasemin Teyze’nin evlendikten sonra 5 yıl boyunca çocuğu olmamış. Sonra annem beni doğurduğunda beni o kadar çok sevmiş ki hormonları gelişmiş ve çocuk sahibi olmuş.Ayrıca o geçmiş yaşamdaki babam, bu yaşamımdaki lise öğretmenim. O da geç evlenip geç çocuk sahibi oldu.” dedi.

 

Geri-bildirimler:

İrem Hn ile uzun süreli çalışmaya karar verdiğimiz için kendisinden geri-bildirimleri düzenli olarak yazılı geçmesini talep etmiştim. İlk seanstan sonraki tamir fazı dönemini içeren yazısı aşağıdaki gibi:

” Eylül hanım, ilk gün biraz rahat gibiydim ancak hafif bir yorgunluk vardı, erken uyumayı tercih ettim. Baş ağrısı ve üstümde hafif bir ağırlık oldu ama sabah uyandığımda tüm semptomlar geçmişti.

2. günden itibaren yoğun bir hüzün ve arada önceki hayatlarımı düşündüğüm bir içe dönüş yaşadım. Akşam olunca kendimi yorgun ve bitkin hissettim. Zihnim susmadı.

l3. günden itibaren vücudumda sürekli bir sıcaklık hissettim ve yoğun bir öfkeee… nedenini bilmediğim yoğun bir öfke yaşadım. Tahammülsüzlük….herkese ve herşeye öfkelendim, sebepli ya da sebepsiz….en çok anneme öfkeliydim….nefretle karışık bir öfke duydum ona..Ağlama isteğim oldu ara ara….kendimi yalnız ve değersiz hissettim…öfke beni çok yordu ve enerjimi düşürdü sanki. Özellikle 5. gün çok halsiz ve yorgundum. Enerjimi ne yaparsam yapayım yükseltemedim. Sanki bana ait olan birşeyimi sonsuza kadar yitirmiş kadar hüzünlü hissettim kendimi. ( Muhtemelen İrem Hn’ın yıllardır enerj alanında bulunan güçlü bir eklentisi gitmişti ve ruhu bu yüzden hüzün hissediyordu )

Umarım bugünden itibaren blokajlarım çözülmeye ve kendimi daha iyi hissetmeye başlarım. Bir sonraki çalışmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Sürekli manik depresif bir ruh haliyle yaşamak istemiyorum. Değişken ruh hali beni en çok yoran şey…dinginlik, huzur istiyorum hayatımda. Umarım bunları sonraki çalışmalarda hayatıma yerleştirmeyi başarırım. Herşey için teşekkürler. En kısa zamanda görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.sevgiler….”

İrem Hn yukarıda yazan semptomları yaşarken kendisiyle birkaç kere telefonda görüştük. Tamir fazı dönemini herkes bu kadar ağır atlatmadığı için diğer danışanlarıma göre çok daha sık haberleştik ve kendisine neden bu kadar yoğun öfkenin açığa çıkabileceği konusunda biraz bilgi verdim. 7 günlük tamir fazı bittikten sonra arayı çok açmadan 2. seansımızı yapmamız gerektiğini belirttim ancak İrem Hn’ın o hafta iş ile ilgili yoğunluğu olduğu için 2. seansımızı 15 gün sonra gerçekleştirebildik. Bu 2. seansı bir sonraki yazımda paylaşacağım için burada detaya girmiyorum. Ama görüşmelerimiz sırasında söylediği bazı cümleler aşağıda:

y”  Yaşadıklarımı kentsel dönüşüm projesine benzetiyorum. Yıllardır var olan ama doğru olmayanı yıkıp yerine doğru ve yeni olanı inşa etmek. Bazı yıkımlar kolay, bazıları zor olur. Benimki de zor olanlardan, yapacak birşey yok. Zor bir insanım. Yüzeysel şeyler beni tatmin etmiyor. İçsel huzuru kolay bulamıyorum. Yılların yorgunluğu da var tabi… “

NOTLAR:

1-Bu vaka, uzun süreli bir çalışmanın ilk seansını kapsıyor. Dolayısı ile daha sonra yazınlanacak olan 2. bölümü okumadan herhangi bir yargıda bulunmamanızı tavsiye ederim çünkü bu vaka, şu ana kadar çalıştığım danışanlarım arasında gördüğüm tamir fazı devresini en ağır atlatan iki vakadan biri. O yüzden bu vakaya bakarak genelleme yapmak sizi yanıltabilir. Tamir fazı devresini çok kolay atlatan danışanların oranı çok daha yüksektir.

Paylaştığım vakalar arasında bir tane de böyle örnek bulunmasını istedim. Neyse ki sadece ilk seans sonrası yoğun öfke ile karşılaştık ve ikincisi çok daha farklı geçti.

2-İrem Hn’ın seanstan sonraki birkaç gün neden yoğun öfke hissettiği konusuna gelince; yukarıda detayını vermediğim çok önemli birkaç neden var:

3a) İrem Hn, bundan yaklaşık 8-9 sene önce ciddi bir travma sonrası psikolojik sorun yaşamış ve doktoru kendisinin o dönemde evde yalnız kalmasını istemediği için hastanede 4 ay kadar kalmasını ve tedavi görmesini sağlamıştı. Bu süreç içerisinde kendisine yoğun ilaç tedavisi de uygulandığından yaşadığı sorunlar bir nevi ilaçlarla bastırılmış , İrem Hn’ın sorunu da bana göre aslında uyutulmuştu. Hastaneden yaz aylarında çıkıp ailesinin yanında kaldıktan bir süre sonra da aslında İrem Hn’ın düzelemediğinin farkedildiğini ve doktorunun tekrardan hastaneye yatmasını talep ettiğini söylemişti. İrem Hn ise bu sefer hastanede yatmak yerine uzun süreli rapor alarak bir yurt ortamında kalmayı tercih etmişti.

Geçmişte baskılanmış bu öfke şimdi ilk seansımızdan sonra yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Bu öfkeyi şuna benzetebilirsiniz: vücudunuzun bir yerinde cerahatli bir bölge var ve bu bölge vücudunuzda kalırsa size zarar verecek. Şimdi bu ilk seansla o bölgeye el atılmış oldu ve cerahat temizlenmeye başlandı. O yüzden ilk seansımız  sonrası danışanda olumsuz duygular çıkmaya başlaması çok normal.Tıpkı ameliyattan çıkmış ve cerahati temizlenmiş bir insanın ameliyattan sonra birkaç gün ağrı çekmesi ve nekahat evresi gibi.

b) Danışanım, benle çalışmaya başlamadan önce malesef hiçbir eğitimi olmayan ama regresyon terapisi yaptığını söyleyen kişilerle bir-iki seanslık deneyimi olmuş ve bu kişiler de öfkeyi sadece baskılamasına sebep olmuştu. O yüzden zaman zaman sayfamda da paylaşıyorum, bilinçaltı temizleme-formatlama tarzı 2 günlük seminerlerle yılların birikimi olan bir sorunu çözemezsiniz. Hele hele ki bir insanın geçmişinde ciddi travmaları ve hastanede yattığı bir süreci varsa, o kişiyle seans yapmadan evvel gerçek bir regresyon terapistinin 10 kere düşünmesi gerekir. Eğitimi olsa bile, eğer bir vaka ile başetmekte endişesi varsa o vakayı kesinlikle almamalı. Çünkü ben yaptım-oldu mantığı, o an anlamasanız bile danışana fayda değil, zarar verebilir.

3-Farkettiniz mi bilmiyorum ama danışan ile çalışırken ana hedefim kilo değildi. Çünkü kilo benim için sadece bir gösterge ve çalışmalarımızın vücuttaki yansıması olacak. Kişi ne yapıyorsa yapsın, kilo gitmiyorsa veya gidip geri geliyorsa burda yapılması gereken sürekli diyet şeklinizi değiştirmeniz değil, düşünce şeklinizi kaynağından değiştirmenizdir. Olay kafada bitiyor gibi komik laflar etmeyeceğim çünkü olay kafada bitmiyor.)) Zihinsel yöntemler işe yaramaz malesef çünkü konu zihinden değil bilinçaltından kaynaklanıyor.

eKİLO ne demek? Ben vücudumda birşeyleri stokluyorum-istifliyorum demek. Ben kendimi güçsüz hissediyorum demek. Benim kendimi güçlü hissetmem için ne yapmam lazım? Eğer kendi içimdeki güçten bihabersem, birşeylerden beslenmem lazım. Burdaki beslenme kelimesi sizi yanıltmasın, bu bir yemek de olabilir, enerjisel beslenme de olabilir. Hele ki ben enerjisel olarak beslendiğim bir kaynağımı yitirirsem ne olur? Bozguna uğrayabilirim… yemeğe saldırabilirim. Tok olmama rağmen canım sürekli abur cubur veya tatlı isteyebilir. Kilom arttıkça da ben bilinçaltımda kendimi daha güçlü hissederim çünkü heybetim, ağırlığım artmştır ve tüm dünyaya ben burdayım demektedir. Hayata güvenim olmadığı için de eşyaları stokladığım gibi vücudumda kiloyu stoklarım. Konunun ucu kök çakraya kadar gider. Hatta anne ile bağlanma şeklinize kadar gider ki bu aile dizimi yapan terapistlerin de çok önemsediği bir konudur.

kg5Buradaki danışanım evinde de ciddi stok yapan bir kadın. Derin dondurucusunda en az 6 ay yenecek yiyecek olduğundan bahsetti. Sürekli gereksiz alışveriş yaptığından ve sürekli abur cubur yediğinden. Bildiğiniz gibi, sürekli alışveriş yapmak da bir bağımlılık türü…mutsuz bir insanın geçici bir süre için rahatlama yöntemi. Etki süresi ise yaktığınız bir sigaradan çok farklı değil..

Sonuç olarak, kilo bağımlı kişilik yapısında rastlanan ve tek seansın yeterli olmadığı bir konu. O yüzden danışanımla biraz daha çalışmaya devam edeceğiz.

4-Öldükten sonra bir süre dünyada kalmak, yani arada kalmak da bağımlı kişilik yapısında sık rastlanan bir durumdur. Bunlara İngilizce’de ” EARTHBOUND SPIRITS ” deniyor. Yukarıdaki vakada 1,5 yaşında ölen çocuk anne-babasını bırakmak istemediği için ışığa geçemiyordu ve bir süre ailesinin yanında kalıyordu. Hatta danışanın ilk olarak geçiş yaptığı hayatta tarif ettiği karakter de aslında ölmüş ama öldüğünün farkında olmayan bir çocuktu. Bu, arada kalma konusu da sizi ürkütmesin. Seanslarda hiçbir zaman korkutucu şeyler olmuyor. Hatta diyebilirim ki regresyon terapisi ölüm korkusuna bire-bir olan bir seans türüdür. Çünkü asla uydurmanızın mümkün olmadığı mükemmel bir kurgu ve ilahi bir düzen var. Kişinin bunu farketmesi ciddi bir şifalanmaya yol açıyor. Yazının bir sonraki bölümünde daha detaylı göreceğiz.)

Sevgilerimle…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s